Endonezya Depremi ve Phuket

Endonezya’daki 8.6 şiddetindeki depremin ardından, Tayland kıyıları için tsunami alarmı verildi. Kıyı ahalisi olarak deniz seviyesinden yüksek bir yere çıktık ve bu fotoğraflar da işte bekleme sırasında çekilenler.

Sabah çok güzel bir yağmurla uyandık. Bardaktan boşanırcasına yağan, rüzgar esmediği için balkona hiç değmeyen, gürültüsüz, mis gibi bir yağmur. Kahvelerimizi koyduk, ben biri iki fotoğraf çektim. Bir ara kuşlara takıldık. Yağmura rağmen neden hepsi havada, göç mü ediyorlar, onlardan söz ettik. Buradan da anlıyoruz ki köpekler hikaye; asıl deprem detektörü olan, kuşlar.

Furi banyoya gitti, ben kahve hüpletmeye devam derken baktım usul usul sallanıyoruz. Hemen içeri girdim. Bekliyorum ki dursun. Şiddetli bir sarsıntı olmadığı için hemen panik olmadım. Aslında 16 Ağustos’tan sonra en ufak sallantı yüreğimi kaldırır. Baktım devam ediyor Furi’ye seslendim. O da şaşkın çıktı banyodan ama bütün bunlar olurken sarsıntıda bir kesilme yok. Sonradan öğrenildiği gibi, 3-4 dakika sürmüş. Çantamı aldım, kapıyı kilitledik, merdivende komşulardan biriyle konuştuk ve bu arada hala deprem devam ediyordu.

Motorla bizim sokakta bir dolaşalım dedik, ne var ne yok. İlk başta hiçbir farklılık yoktu. Sadece bir dükkanın önünde sanki depremden söz eder gibiydiler. Her zamanki yerimize gidip birer kahve söyledik. Daha kahveler gelmemişti ki, yabancı uyruklu bir adam koşarak önümüzden geçti. Geçerken de ‘Do you speak English, Tsunami coming’ diye bağırdı. O anki şaşkınlığı tarife gerek yok. Yan masadakiler depremi hissetmemiş, bu adam deli dediler. Biz depremi hissettiğimiz için şüphelendik derken bir de baktık ki millet sahil tarafından yukarılara doğru akın ediyor.

Kahveleri ödeyip tekrar atladık motora. Zaten yolda hemen tepelere doğru bir konvoy oluştu. Yolumuzun üstü olduğu için bizim arkadaşların evine uğradık. Evde bir nine ve üç çocuk, bizimkiler ortada yok. Telefonlar hemen kilitlendiği için kimseye de ulaşamadık. Furi’yle tepeye doğru sürüp fotoğraflarda görülen marketin önünde durduk ama aklımız nine ve çocuklarda kaldı. Furi ‘ben gidip alayım çocukları, ne olur ne olmaz’ dedi. Gitti ve az sonra iki çocukla döndü. Bir tur daha yapmak için tekrar gitti fakat bu kez tek başına geldi. Meğer nine, tabii İngilizce bilmediğinden ve olayı da anlamadığından Furi’nin çocukları götürmesini istememiş. Kendi de evden çıkmıyormuş. Komşunun biri tercümanlık yapıp durumu anlatmış ama yine de ‘ben gelmem’ diyormuş. Hatta ‘götürdüğün çocukları geri getir’ diyormuş. Ve tabii ninenin fendi Furi’yi yenince, o da geri dönmüş. Daha sonra telefonlar çalıştı, arkadaşımız Nam da yanımıza geldi, nine de onunla gelmiş, beraber güldük duruma.

Bulunduğumuz yerde yaklaşık 2 saat oturduk. Televizyondan ve telefonlardan neler olduğunu takip etmeye çalıştık. İlk önce saat 7’de dalgalar Phuket’e ulaşacak ama büyük mü küçük mü bilinmiyor denildi. Sonrasında bu dikey değil de, yatay bir deprem olduğu için okyanusta tsunami tehlikesi yaratmayacağı açıklandı. Neyse ki gerçekten de Tayland’a ulaşan deprem dalgaları sadece 10 cm olarak ölçülmüş. Saat 7 buçuktan itibaren de tsunami alarmı resmi olarak kaldırıldı ve uçuşlara kapatılan Phuket havaalanı tekrar açıldı.

Depremden sonra ilk yola çıkışımızda biraz elim ayağıma dolandı ama güvenli bir yere oturunca heyecanım geçti. Dalga gelecek mi diye püskevit yiyerek bekledim. Motorumuzun olması ve Furi’nin de iyi sürüyor oluşu büyük bir avantajdı. Kalabalık nedeniyle arabalar dar yollarda sıkışmış ve hareketsiz kalmışlardı. Tailer panik anında da güler yüzlüydüler. Yakınları için endişelendiler ama herkesin güvende olduğunu öğrenir öğrenmez küçük gruplar halinde piknik sofralarını kurdular.

Ve bir daha benzer bir durum olursa nineyi takmamaya karar verdik.

Hatlar kilitlenmesine rağmen İstanbul’dan mesajlar gecikmedi. Bu kadar çabuk duyulmasına şaştık bile. Aileler ve kızlar an be an takipteydi.

Bugün her şey normale döndü. Yarın Songkran, yani Tai yeni yılı. 2556’yı kutlayacağız. Bir tatsızlık olmadığı için Buda’ya ayrıca teşekkür edeceğiz.

Yorum bırakın