15 Temmuz Darbe Girişimi

IMG_801815 Temmuz akşamı neredeydik? Evde bilgisayar başında çalışıyorduk. Gündüz çok sıcak olduğundan akşama sarkan işler vardı.

Eş, dosttan gelen endişeli mesajlar üzerine hemen TV’de haber kanalı açtık. İlk gördüğümüz başlık ‘kalkışma’. Kalkışma ne anlamda kullanılıyor hemen çözemedim. Kısa bir süre orduda bazı sesler yükselmiş ama dinmiş de onu izliyoruz diye düşündüm.

Ne oluyor ne bitiyor derken TRT’de bildiri okunmasıyla içime inanılmaz bir keder çöktü. Gözlerim doldu. Evet, başımızda bugün atılan demokrasi çığlıklarını her hareketiyle saat başı yalanlayan bir iktidar var. Ama yine de gün geliyor, yabancı sermaye kaçar korkusundan, oy tasasından, kanuna bir türlü uyduramadığından vs. bir şekilde, azıcık örgütlenip biraz ses yükseltebildik mi geri adım atıyor, biz de hak arayabiliyoruz. 7 Haziran seçimlerinden sonra olduğu gibi, ‘biz nerede hata yaptık’ dedirtiyoruz. Ama askeri yönetim dediğin, karşısında hazır ola geçilmesinden başka neyi kabul eder, kimi takar?

Ve çok daha önemlisi bugün böyle baskıcı, dediğim dedik bir iktidar anlayışı varsa o da en çok darbelerden, muhtıralardan fırsat bulup başka türlüsünü öğrenemediğimizden, asker bastırdıkça karşı sesin daha da gürleşerek geri dönmesi yüzünden değil mi?

İşte ilk anda aklımdan bunlar geçti, gözlerim böyle doldu. Fakat sonra işler terse dönmeye başlayınca, saatler geçip de aslında bunun tüm ordunun değil gerçekten de ordu içinde bir grubun ‘kalkışması’ olduğu netleştikçe sıra geldi başka korkulara:

Alçaktan uçan jetlerin terörize eden sesleri, uçak bomba atar mı, pilot uçağı düşürür mü endişesi, köprüye yakın olduğumuz için sabaha kadar kesintisiz dinlediğimiz tank, tüfek silah sesleri, iktidarın sokağa çıkın çağrısının yol açabilecekleri…

Ve bugün sıcağı sıcağına:

  • Şahsi düşüncem bunun asla saf bir RTE tezgahı olmadığı. 40 yıldır devlet içerisinde yasama, yürütme, ordu her alanda kadrolaşmış Gülen cemaatinin, artık eriyorken, böyle bir hamle yapması ya da ordu içinde Fetocu olmasa bile darbe yanlısı askerlerin olması neden inandırıcı değil? ‘İstihbarat vardır ama ilişmemişlerdir’ düşüncesi hemen aklıma gelmemişti, buna inanırım.
  • Darbenin başarısızlık nedeni olarak en çok ordunun tümüyle ya da çoğunlukla bu işe ‘evet’ dememiş olmasını, belki bazılarının son anda caymasını görüyorum.
  • ‘Halk sokağa çıktı.’ en güçlü argüman olarak, bu girişimin sonrasında algı yönetimi için pompalanıyor. İlk gün sokağa çıkanların konu komşu değil, AKP’nin gönüllü askerleri olduğu şu yazıda çok doğru şekilde anlatılmış. Elif’im göndermiş, ben de şiddetle tavsiye ederim.
  • Başka bir önemli nokta ‘imanlı halk sayesinde darbe olmadı’ pompalaması. Ezanlar, selalar derken camiler 15 Temmuz’da sabahlara kadar susmadı. RTE hala bunu vurguluyor. Demokrasi dinle savunulan?? garip bir şey oldu çıktı. ‘Şey’ diyorum artık. ‘Halkımız darbeyi engelledi’ söylemi git gide ‘müminler engelledi’ söylemine doğru sistemli şekilde kayıyor. Herhalde başkanlığa kadar da böyle sürecek.
  • Bugüne dek başkanlık için eksik kalan, içi doldurulamayan ne varsa, darbe girişimi ile tamamlandı; jetler ve bombalarla engeller yerle bir edilmiş oldu herhalde. Şu an sarayda bayram havası estiğine eminim. Adamın yıldızı da yüksek.

Konu siyaset olduğunda her şeyi de bilemeyeceğimizi, kapalı kapılar arkası olduğunu unutmamak gerek. Sosyal medyayı, basını vs okurken, çoğu haberin-mesajın seçilerek önümüze geldiğini, bir gündemle yazıldığını da kendimize hatırlatmalıyız. Özellikle Twitter’da aklı selim diyebileceğim insanlar bile nedenini çıkaramadığım bir şekilde karamsarlık yayıyor, insanları paralize etmeye çalışıyor. Tıklama, beğenilme için mi? Belki de bir depresyon halidir. Oysa kötümser fikirler değil bilgi yayılmalı. Korkunun en büyük ilacı bilgi.

Son olarak ülkenin bu yollardan geçmesi gerekiyor ki geçiyor. İnsanı, hak, hukuk ve özgürlükleri hiç olmazsa görünürde merkeze koyan bir ülke yönetimi anlayışını oturtana kadar şu çok meşhur ‘sancıların’ çekilmesi şart. Tepeden inince olmuyor işte ve ne yapalım biz cefasını çekenlerdeniz. Ülke tarihi böyle bir şey: Ahmet Ümit yazmış, “İnsan, tarihin rüzgarı karşısında, okyanusa düşmüş bir ceviz kabuğu gibidir.”

Elisabetta Polenghi

Son 70 yılda 18 darbe gören Tayland’da herhangi bir suçla yargılanan asker sayısı sıfır. 2010 yılında çıkan çatışmalarda ölen sivil sayısı ise 90. Ordu destekli iktidara karşı yapılan gösteriler haftalarca sürünce ordu duruma müdahale etmiş ve siviller arasında silahlı militanlar bulunduğu ortaya çıkınca kontrolü kaybeden askerler sivil halka ateş açmış.

Bu olaylar sırasında hayatını kaybedenlerden biri de İtalyan gazeteci Fabio Polenghi. Onun ölüm haberini aldığı günden beri bir detektif gibi çalışan ve Fabio’nun ölüm saatinden, hangi yönden ateş açıldığına dair tüm delilleri kendi çabasıyla toplayan Elisabetta Polenghi ise kız kardeşi. Onun delillerine göre kardeşini vuran bir asker. Son iki yıldır İtalyan elçiliği yardımıyla birkaç kez Bangkok’taki yetkililerle görüşme fırsatı bulabilmiş ve ilk kez bu Temmuz ayında bir soruşturma başlatılacağı haberini almış.

Olayların akabininde ilk önce sivil militanları suçlayan ordu yetkilileri, bugün askerlerin de ölümlere yol açmış olabileceğini söyleme noktasına gelmiş durumda. Henüz herhangi bir ismin ifşa edilmesi ya da mahkemede yargılanması gibi bir ihtimal ufukta yok.

Askerin iktidara karşı çıkan olayları algılayış biçimi öncelikli olarak monarşiye bir saldırı olduğu şeklinde. Onlar Kral’a saygısızlığı bahane ediyorlar ama huzursuzluğun ana nedeninin zengin ve fakir arasındaki muazzam uçurum olduğunu herkes biliyor.

Fotoğrafta Polenghi, 2012 Mayıs’ında hükümetin son olaylar nedeniyle mağdur olan ailelere verdiği tazminatı alırken görülüyor.

Buradan itibaren konuyu 12 Eylül’e bağlayabilir ve 98 yaşındaki Kenan Evren’i 40 yıl sonra göstermelik biçimde mahkemeye çıkarmaya çalışıp işkencecileri, tetikçileri ve tetiği çekenleri terfi ettiren devletimizle ilgili gözlemlerimizden, buradaki insanların da adalet yolunda önlerinde yıllaaar yıllar olduğunu söyleyebiliriz.

SEVİNÇ DOLU MISIR

Mısır halkı çok sevinçli çünkü 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek sonunda yönetimi orduya devretti. Gelecekte seçimler olacak ve Mısır yeni bir iktidarla yola devam edecek. Halk ayaklanması sebebiyle bu hareketten devrim olarak söz ediliyor. Ancak ordu gidecek mi, kalacak mı, bu bir ordu darbesi mi bunlar ileride görülecek. Mısır için Türkiye örnek model olarak gösteriliyor. Türkiye bile kendi modelinin ne olduğu konusunda çelişkiler içerisindeyken Mısır için bu seçenek pek mümkün değil sanki. Şu an için dileyebileceğimiz, on yıllar sonra bu coşkulu kalabalık, ‘sevindiğimiz bu muydu’ diyor olmasın ve çok daha ileri bir toplum için bu adımlar atılmış olsun.

27 Mayıs 1960

1960 darbesi sonrası tutuklanan Menderes, intihar teşebbüsünün ardından revirde subaylarla.